10 Aralık 2012 Pazartesi

ADA Yine Tatilde !


 Aralık ayının 1 itibari ile kendimizi Antalya'ya attık. ADA doğduğundan beri adet haline getirdiğimiz Sonbahar - Kış dönemi Antalya programımızı bu senede gerçekleştirdik. ADA'nın 29 Aylık yaşamında yaptığı bu üçüncü Antalya gezisi. Bu sefer dört gözle tatile gitmemizi bekledi hemde. Tabii onun aklındaki tatil denize girilen havuzda oynanan daha sıcak bir tatildi. Başta biraz şaşırdı. "Tatil nerede ? " diye sordu ama allahtan mevcut gerçeklere çabuk uyum sağlayan bir yapısı var. İlk gün Antalya'da inanılmaz bir yağmur vardı. Babası ile birlikte bir an korkmadık desem yalan olur. Zira yağmurlu bir ortamda mecburen kapalı alanda geçecek bir  tatil kabusumuz olabilirdi. 




Allahtan ikinci günün sabahı ışıl ışıl bir güneş ve sıcacık bir hava bizi bekliyordu. Saatlerce süren oyun parkı maceramız ve sonrasında deniz kenarında kumda oyun oynamaz faslımız ile günün hakkını tam anlamı ile verdik. Kesintisiz geçirilen bu tatilde ADA'nın her geçen gün nasıl büyüdüğünü ve  güzel, uzun cümleler kurarak kendini nasıl ifade edebildiğini şaşkınlıkla gördük. Özgür ruhlu kızım herşeye ve herkese o kadar hakim ki...



 


Dönüp baktığımda kabul etmek istemesem bile zamanın hızına ve nasıl bu kadar kısa sürede büyüdüğüne inanamıyorum. Bu kız bir kaç yıl önce yatakta yanımda kısılı gözlerle bana bakan bebek mi ?  Açıkçası içimde bir burukluk ile eve döndüm. Ne zaman büyüdü ......? Ben neden yetişemiyorum ..... ? Sanırım bir anne olma klasiği olan vicdan azabı içindeydim. Keşke daha çok yanında olup o zamanların tadını daha çok çıkarsaydım hissi ile aman bu güzel zamanlarının kıymetini iyi bileyim hissi ile ama asıl önemlisi kızım ve kocamla önümde uzun uzun zamanların olmasını dileyerek çok güzel bir tatil geçirdim....










3 Aralık 2012 Pazartesi

ADA'nın yeni hobisi





ADA her geçen gün büyümeye ve tabi bizi de büyülemeye devam ediyor. Bu hızlı geçen zamanı dondurmak ve bir süre daha bu olağanüstü anların  tadını çıkarmak istiyorum. Ve sanırım ben henüz ADA'nın büyümesine hazır değilim. Şu anki bu meraklı ve öğrenmeye aç hali o kadar  hoşuma gidiyor ki. Şu sıralar telefonlar, ipad ve fotoğraf makinesi ile arasında müthiş bir ilişki var. Nedense fotoğraf çekmek çok hoşuna gidiyor. Çekiyor ve sonra onlara bakıp çok eğleniyor. Verdiğim poz kızımın eseri,dedesi ve dayısını çeken bu ellerde ADA Kuşuna ait. Diğeri ise benim onun bu resim çekme anlarını ölümsüzleştirme çabam. İkimiz karşılıklı birbirimizi çekiyoruz.
Kendi kendine çektiği bu poz yada yaratıcılığı ve saf gözleri ile yakaladıkları ne kadar güzel. Değil mi ?

                                      


10 Ekim 2012 Çarşamba

Uyanınca bu kadar güzel olunur mu ?



Yukarıda gördüğünüz resimde benim güzel kızımın tatilde iken uykudan uyanmış halidir. Ben ADA'nın annesi olarak elbette tarafsız olamam. Benim için dünyadaki en güzel uyanan çocuğu kızım. Mahmur halini, yatağın içinde dönerek kendi kendine şarkılar söylemesini, konuşmasını ve sıkılınca Anne yada Baba diyerek bize seslenişini o kadar seviyorum ki. 



Doğduğu günden beri ADA'yı uyurken izlemek en çok sevdiğim şeylerden biri. Uyurken ki masum ve güzel hali beni resmen büyülüyor. Ama en çok o uyku halinden uyanıklığa geçişini yakalamayı seviyorum. Gözlerini açışını, etrafa bakıp anlamaya çalışmasını ve en çok da beni görünce yüzünde beliren koşulsuz mutluluk ve gülümseme halini. 
İşte böyle anlarda bir kez daha güzel kızıma sahip olacak kadar şanslı olduğum için tanrıya şükrediyorum....
ADA Bodrum'da

Ağustos ayında Buğra'nın Ramazan nedeni ile yavaşlayan işlerini fırsat bilerek ailece soluğu Bodrum'da aldık. ADA 7 gün dünyada ki en mutlu çocuk kendisi imiş gibi göründü bize. Anne ve babası ile kesintisiz geçen 7 günlük serüvende, tatilde olmamızın sudan hiç çıkmamasının, güvenli bir ortamda olmamızı fırsat bilerek özgürlüğünü ilan etmesinin de bunda payı büyük.







Tatilimizin henüz ikinci gününde kendine hemen iyi anlaşacak bir arkadaş bulmuştu ADA. Arkadaşının adı " Mert" ti. ADA ile yakın aylarda olmalarının ve sanırım ikisininde genel olarak benzer yetiştirilme tarzlarının etkisi ile Mert ile çok iyi oyun arkadaşı oldular. Bu güzel durum sayesinde Mert bizim ADA'da sanırım Mert'in ailesinin hayatını bir nebze olsun kolaylaştırdı. 





ADA gibi iki yaşında olan çocuklarla çıkılan tatillerin en büyük sorunu oyun çocuğu olmasına rağmen kendinden daha büyüklere kolay adapte olamıyorlar küçüklerle de sıkılıyorlar. Oyun gruplarına da katılamadıkları için birçok arkadaşımdan duyduğum kadarı ile tatil bir kabusa dönüşebiliyormuş. Biz aynı yaş grubundan bir arkadaş bulunca sorun kendiliğinden çözüldü. Bu yüzden tatilde şansımız yaver gitti diyebiliriz. ADA'lı çıkılan ikinci yılda ki bu ikinci tatil hem onun için hemde bizim için çok keyifli idi....
Yenileri için şimdiden sabırsızlanıyoruz.

5 Eylül 2012 Çarşamba

ADA 2.Yaşında

Temmuz ayı ailemiz için tam bir kutlamalar ayı oldu. Düğünler kutlamalar derken geldik ADA kuşunun 2.yaş gününe...

2 sene önce minicik gözlerini açamayan avucumuza başı sığan bebeğimiz hızla büyümüş ikinci kez doğumgünü kutluyordu. Bu sefer kutlamayı daha küçük tutup sadece aile arasında kutladık. Fenerbahçe Ordu Evinde kahvaltı ile başladığımız güne ADA Kuşuna yaklaşık on kere mum üfleterek devam ettik. Tüm günü oyun oynayarak çocuk parkında koşturarak temiz havada ve özgürce geçiren ADA Kuşu hem tüm sevdikleri yanında olduğu için hemde özgür olduğu için inanılmaz mutlu gözüküyordu. 

 Güzel kızımın tüm ömrünün böyle mutlu, özgür ve sevdikleri yanında geçirmesini tüm gönlünden geçenleri hayata geçirdiğini görecek kadar yakınında olmayı dilemek sanırım bir anne olarak hakkımdır...


4 Eylül 2012 Salı

Temmuz demek Düğün demek....

Temmuz ayında ADA hem amcasını hem dayısını arka arkaya iki hafta ara ile evlendirdi.... ADA aileye uğurlu geldi kısaca...


                            


Temmuz ayının çok ama çok sıcak bir Pazar ( 9.TEmmuz ) günü amcası Barkın'ın nikah ve düğün yemeği vardı. ADA özellikle günün rol çalanı olarak ortadaydı. Pasta kesilirken oldukça mutlu oldu. Agnieszka'nın kucağında mumları üfleyen o oldu.

















Temmuz'un 15 Pazar günü ise CANIM Dayım dediği evin ondan öncesi en küçüğünün düğünü vardı. ADA için Çiğbem gelin olmuştu. Dayısıda çok yakışıklı :) 


31 Ağustos 2012 Cuma

Ve 2012.....















Ocak 2012; Anne ve baba olmanın dayanılmaz hazzı...ADA artık geçekten kendini ifade edebilen bir birey. Derdini anlatmaya, ne istediğini çok güzel açıklamaya başlıyor. Gözümüzün önünde an be an bebeklikten çocukluğa doğru geçiyor. Bizse birazcık da olsa bugünleri arayacağımızın hüznünü yaşıyoruz.



Şubat 2012 ; ADA karla tanışıyor. İstanbul yıllardan sonra yoğun geçen bir kış yaşıyor. Nerede ise kar hiç kalkmıyor. Bu durumda tabi en çok ADA Kuşu'na yarıyor. Bembeyaz yağan karı, kardan adam yapmayı çok seviyor.






Mart 2012 ; ADA'nın annesi yani benim doğumgünüm. En güzel yaştayım Üstelik güzel kızım, canım kocam ve birtanecik ailem yanımda daha ne ister insan. Bu mutluluk sonsuz olsun diye ailem hep benimle olsun diye yaş günü hediyem bu iki dövme :) Sonsuza kadar doğduğum ve kendi kurduğum ailem için....Deniz & Buğra & ADA beni ben yaptığı için...


Nisan 2012; Bahar geldi hoşgeldi. ADA Kuşunu kaptığımız gibi kendimizi deniz kenarlarına ve yeşilliklere atıyoruz. ADA artık özgür ruhlu bir çocuk... Basamakları çıkmak hatta kendi yürümek istiyor. 2 yaş sendromu yavaş yavaş bize kendini hissettirmeye başlıyor.


Mayıs 2012 ; ADA Kuşunun ilk hayvanat bahçesi ziyareti. Darıca Hayvanat bahçesine gidiyoruz. ADA kitaplardan ve televizyondan gördüğü bir sürü hayvanı görmenin şaşkınlığı içinde.  Mayıs ayı aynı zamanda anneler günü kutlamaları demek. ADA hem beni hem anneanne hem babaannesini kahvaltıya götürüyor :)



Haziran 2012; Zaman su gibi akıyor. ADA hızla büyüyor. Minicik bir bebek olan kollarımın arasında düşer diye korktuğum bebeğim kocaman bir çocuk artık. Uzun uzun cümleler kuran; akıllı, inatçı güzel mi güzel bir kız oldu. Şu iki sene hem şu yazılar kadar çabuk geçti hem de keyifli...

Gelelim 1 Yaş'dan 2 Yaş'a

Bugüne kadar ADA ile yazdıklarım hep bir yıl geriden geldi :) Maalesef yazmaya geç başladığım ancak kızımında önemli anlarını yok sayıp geçmek istemediğim için böyle bir yol izledim.
Ancak 1 Yaş'dan sonrasını  tek yazı ile ve kısaca geçmek ve günü yakalamak istiyorum. Zira ADA büyüyor ve anlatacak çok şey var :) 23 Temmuz 2011 de ADA Kuşu bir yaşını geride bırakmıştı. Bundan sonrası ;

Ağustos 2011; tatil anılarımızla dolu yazımı koymuştum zaten. Bu ADA'nın ilk denizle yüzerek tanışma seromonisi idi ki bizim için son derece önemliydi.











Eylül 2011; ayının bizim için önemli yanı babamızın doğumgününü kutlamak ve yazdan kalan son günlerin tadını çıkarmak olarak özetlenebilir. Atlıkarınca ve diğer lunapark aletleri ile ilk tanışıklığımızda bu aya rastlar.


 Ekim 2011; sonbahar kendini hissettiriyor iyice... ADA kuşu parktan ve dışarıda oyun oynamaktan yavaş yavaş kopmaya başlıyor. Maalesef hareketi seven kızım için sürekli evde olmak çok zor oluyor. Günlük kısada olsa yürüyüşler ile onu sokaktan koparmamaya çalışıyoruz.

                                                         

Kasım 2011; artık kış geldi. Soğuklar kendini gösteriyor. ADA inanılmaz bir hızla büyüyor. Artık iki kelimelik cümlelerden daha fazlasını kurar oldu. Kız olduğunu belli ediyor. Konuşmaya pek hevesli :) Üstelik teknolojiye çok hakim. Iphone bizden iyi kullanabiliyor desem :)



Aralık 2011; yılbaşına doğru geri sayım. Bu ADA Kuşunun ikinci yılbaşı. Bu sefer daha büyük daha dikkat çekici bir ağacımız olsun diyoruz ve hep beraber süslü bir ağacı salonumuza kuruyoruz. Rengarenk, ışıklı bu kocaman ağaç ADA Kuşunun çok hoşuna gidiyor.




HOŞGELDİN 2012 ; 31 Aralık gecesi ADA'nın ilk farkında olduğu yılbaşı olduğu için tüm aileyi bizim evde topluyoruz. ADA o gece herkesle birlikte olmaktan, sürekli paket açmaktan o kadar mutlu ki sürekli gülüyor. Gecenin onun için olan sonunda resmen mutluluktan bayılıyor.

31 Temmuz 2012 Salı

ADA Yüzüyor


         



Ağustos 2011 itibari ile tatilimiz başlamış ve ADA'yı deniz ile tanıştırmıştık. Daha üç aylık bir bebek olarak gördüğü denizden ve dalgalardan çok etkilendiğini dikkate alarak bizim için ADA'yı suyla tanıştırmak zor olmaz diye düşünmüştük. Nitekim yanılmadık. 










ADA Kuşu ilk andan itibaren suyu çok sevdi. Ne korku ne de tedirginlik belirtisi duymadı. Asıl ilginç olan nedendir bilmem en çok babası ile yüzerken güvende olduğunu hissettirir gibiydi. İlk günün sonunda bizim için zor olan ADA'yı suya sokmak değil sudan çıkarmak oldu. Deniz kenarında kumlar ile oynamak, suyun içinde yürümesine hatta düşmesine - tabi sizin kontrolünüz ve ellerinizin arasında - izin vermek, suda şakalaşmak bir bebek için o kadar keyif verici ki sizde bu kadar basit şeylerden giderek daha fazla keyif alır oluyorsunuz.




Bebekler için deniz suyunun ve tabi sabah ile akşam üzeri alınan güneş ışığının faydaları çok... Tek ve en önemlisi onu tam öğle güneşine maruz bırakmamak. Denizin içinde ve dışında keşfetmesine ve kendine yeni mutluluklar yaratmasına izin vermek gerek. Biz ADA ile o kadar eğlendik ve mutlu olduk ki tamda tahmin ettiğim gibi o günler hiç bitmesin o anlar hiç kaybolmasın istedik...

25 Temmuz 2012 Çarşamba


ADA'nın göbek bağı....


Bugün gazetede görünce birden farkettim ki ben kızımın ADA Kuşumun göbek bağını hala evde tutuyorum...Malum biz Türk'lerin geleneklerinden biridir yeni doğan bebeğin düşen göbek bağını gömmek. Bu adete göre bebeğin bağı nereye gömülürse, o bebeğin, bağın bulunduğu yere göre bir yaşam süreceğine inanılır.
İlk aylarda bu göbek bağını ne yapacağımızı Buğra ile uzun uzun düşünmüştük.
İyi bir üniversite bahçesine mi yoksa yurtdışında Avrupa'da yada Amerika'da bir yere mi gömmeli diye. Babası kızı kendi gibi "Diş Hekimi" olsun diye gönlünden geçirmiyor değil. Bu durumda acaba babasının fakülte bahçesine mi gömsek bile dedik. Açıkçası bende isterim kızımın babasının izinden gitmesini.
Şahsen bende babamın yolunda gitmek ve Hukuk Fakültesi'nde okumak istemiştim. Ancak benim babam bana izin vermedi...Bilmem şimdi bu kararından pişman mı ama ailenin izinden gitmek ama elbette ki gittiğin iz için yinede kendi haritanı bulmak ve çizebilmek bence çok güzel ve özel bir durum. Bunu başarabilenleri takdir etmek gerek diye düşünüyorum.
Herneyse sonuç olarak bu kararsızlığımız ile bugün 24 ayını dolduran ADA Kuşumuzun göbek bağı hala evde bir mendil içinde sarılı saklanıyor.
Bugün Radikal Gazetesinde Cüneyt Özdemir'in yeni doğan oğlunun göbek bağı hikayesini okuyunca hem çok etkilendim hemde birden hatırladım....
Yazıda oğlunun göbek bağını ailece birlikte küçük bir törenle üzerinde zeytinler açmış saksıda bir fidanı bahçelerine gömdüklerini anlatıyor. Zeytin fidanını oğullarına dokundurtarak ve şarkılar söylerek göbek bağını fidanın dibene nasıl gömdüklerinin hikayesi o kadar güzel ki. Beni asıl etkileyen ise yazıda oğlu için söyledikleri. Sözleri aynen şöyle;





"Bir zeytin ağacı gibi ol oğlum....
Bir zeytin ağacı kadar uzun bir ömrün olsun.
Bir zeytin ağacı kadar kimseye müdanan olmasın. Bu sert rüzgarlar, hoyrat yağmurlar, kızgın güneş sana ne verirse versin kızma.
Sen kainata uzattığın dallarında insanlara daha fazlasını sunmaktan çekinme.
Dallarından sarkacak zeytin hiç tanımadığın hayatın tadını almış insanların sofrasında lezzetli bir zeytinyağı olduğu kadar, alınterini emeği ile ailenlerin sofrasında acı bir çayı yumuşatan kahvaltıya da eşlik edebilsin.
Senin gibi hür ve özgür bir zeytini kendine yakın görürsen sarıp sarmalamaktan çekinme.
Duruşun, tenin, rengin senden fazla olsun, başkalarına ilham olsun.
Kışın hoyrat rüzgarlar dallarını kırdıkça, yazın gövden güçlensin.
Köklerin boyundan büyük, kabuğun ince kalbinin tam tersi kalın olsun.
Bir zeytin ağacının dallarında bir o yana bir bu yana sallanan o güzel yapraklar kadar güzel bir ömrün olsun.
Bir zeytin ağacı kadar güzel bir kaderin olsun..."

Yazının tamamı için ;
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1095162&Yazar=CUNEYT-OZDEMIR&CategoryID=97

Bu yazıda ki tüm güzel dilekleri bende her anne baba gibi kendi kızım güzel ADA'm için diliyorum. 
ADA Kuşum büyüdüğünde bu yazıyı tekrar tekrar oku bebeğim ve kendine çizdiğin yolda buradaki tüm güzel sözcükleri ve dilekleri kendin için mümkün kıl....Anne olarak tüm dileğim ve dualarım bunun için....